31 Aralık 2012 Pazartesi
İyi geceler
Aramayacaksın; biliyorum.
Aramayacaksın.
Yasalar seni engelleyecek.
Beni sevebileceğin aklinin ucundan bile geçmeyecek.
Çünkü bu hoş bir oyun.
Annen çağırdığında
K o ş u p e v e g i d e c e k s i n .
23 Kasım 2012 Cuma
tesadüfler
yağmurda yürüsem su sıçratır üstüme pis arabalar
en uzun yanan yeşil ben geçecekken sararır
sol girsem sol tıkalı, terk ettiğim şerit boşalır
'doğru zaman, doğru yer' hikayesi
nerde yazılır bu kara bahtın reçetesi
ne zaman falıma bakılsa falcıları bir keder alır
dilek tutmak istesem yıldızlarım çakılı kalır
gecenin bir yarısı son sigarama dökülür çayım
telefonum çalar ses gelmez: hep mi yanlış numarayım
ne kumarlar kaybettim aşk için bile bile
şeytanın bacağı demirden, gelmiyor dize
ah, bu kör talihim nerde olsam bulur beni sobeler
ben mutluluktan bi parça şefkat dilenirken
hiç sevmiyor beni tesadüfler...
...anladım ki kral tesadüfler
22 Kasım 2012 Perşembe
bloggy
okul çok sıktı.
i i really wanna go out .
i really wanna go outside and stop to see your day
18 Kasım 2012 Pazar
10 Kasım 2012 Cumartesi
4 Ekim 2012 Perşembe
2 yeni bebek
Bunlar benim görsel sanat tarihi ve görsel iletişim tasarımı için dersi açtığım için bebeklerim:
birincisi: http://selindonmezshistoryofvc.blogspot.com/
ikincisi: http://iaskmymother.blogspot.com/
afiyet olsun.
25 Eylül 2012 Salı
24 Ağustos 2012 Cuma
bir 'can'
http://www.benisahiplen.com/
hem evinize en yakın olan barınağı öğrenebilir, hem de nasıl yardım edebileceğinize bir göz atabilirsiniz. en azından bir kere bile olsa gitmenizi tavsiye ediyorum. insanların vicdansızlığını görmeniz içinde. söyleyecek çok söz var ama yazarken bile boğazım düğümleniyor. bir girin bakın, bilginiz olsun.
5 Ağustos 2012 Pazar
babam
- baba en sevdiğin renk ne?
+ (sessizlik)...
diğer gün kahvaltıda
+yeşil.
bugün BİR ÇILGINLIK yapıp tansaşa girdim ve canım ne istiyosa aldım; burda kastımız TUZLUK BİBERLİK falan oluyor. neyse hani bazen aklına senelerce gelmemiş bir anı gelir ya böyle birden, o geldi. babamı aradım:
- baba biliyo musun aklıma ne geldi bi gün ben bi oyuncak istemiştim gereksiz yere, baya ağlamıştım alınsın diye siz de annemle alamayız demiştiniz..
-ben çok üzülmüştüm o oyuncağı alamıycam diye ( BURDA BAYA UZATIYORUM)
-neyse sonra sen alıp gelmiştin o oyuncağı kasaya. :)
.
.
.
+ iyi.
o bir efsane.
26 Temmuz 2012 Perşembe
akrep burcu kadını
asansörde BLOOMBERG (ciddi kanal) ın binasının kanalı. sebebi orda otopark varmış sırf o yüzden.
neyse, ben bu kelime yarışını sunan adamın çok tatlı olduğunu, çünkü yengeç burcu olduğunu söyledim.
asansörde bir de bir kadın vardı.
konu akrep burcuna geldi.
ben akrep burcunun çok fena olduğunu falan söylüyorum, eyüp de ben akrebim diyor. ben de bildiğimi akrep erkekleri iyidir ama kadınları çok fenadır of uzak duracaksın falan diyorum ( abarttım da abarttım)
otopark katına geldik. asansörden inerken eyüp kadına dönüp
e: otopark parasını burda mı ödüyoruz biliyor musunuz?
dedi... kadın derin bir nefes aldı ve
EVET BU ARADA BEN DE AKREP BURCUYUM.
KEŞKE YER YARILSAYDI DA İÇİNE GİRSEYDİM YA OFF... TÜM AKREP BURCU KADINLARINDAN ÖZÜR DİLİYORUM ASLINDA HEPİNİZ TATLI VE ŞEKER KADINLARSINIZ :'(
( BİR YENGEÇ DEĞİL)
24 Temmuz 2012 Salı
22 Temmuz 2012 Pazar
zaman zaman
20 Temmuz 2012 Cuma
ben - robot
kaç ay olmuş?
saymak istemiyorum çok utanıyorum valla :)
geçen gün oturdum bütün yazdıklarımı okudum, sempatik buldum yazılarımı. (BİRAZ EGO)..
neyse bugün bi radikal karar verdim ve diyetisyene gittim.
kulağımda minik bi şey var artık, bi de uçuk.
bu yaz staj yaptım, değişikti.
sosyal medyada paylaşılan şeyin gizli tutulması bana anlamlı gelmiyor, neyi kimden saklıyorsun?
futbol değil ama basketbol konuşanları sempatique buluyorum.
bazı kızlara toplu saç çoooo...k yakışıyor. (evet yüzünüz güzelse)
SS kuralı dünyanın en doğru şeyidir ve aksi iddia dahi edilemez.
ikizlerden değil aslandan korkacaksın arkadaş.
BENSANATÇIYIMS tavrıyla dolaşan kıro insanlar çok ezik.
dün ilk canavarımı yaptım bilgisayarda, biraz çikin oldu :) kıhıh.
allah kimseye alzaymır hastalığı vermesin.
ben dünyaya yeniden gelecek olsam robot olmak isterdim.
12 Haziran 2012 Salı
d d d default
stüdyo şarkılarımızdan biriydi.
dönem bitti.
ben de (yine) bittim.
sevgiler
di di folt folt
14 Mayıs 2012 Pazartesi
dursana !
zaten ömür çok kısadır
aşka meşke az zaman kalır
kimse seni kovalamaz
neden hızlı dönersin
dünya dursana
dünya dursana
dünya bu gece dursana
dünya dursana
:)
12 Mayıs 2012 Cumartesi
redlight hakkında
amsterdama gidildiğinde herkesin bahsettiği bi' yer vardır - redlight-. neyse biz de ilk gece buraya gittik.
kırmızı kırmızı ışıklar, dolu dolu sokaklar, her şey o kadar turistik ve güzel duruyordu ki. hiç bişi moralimi bozamazdı.
sonra bi baktım her binanın katlarında kadınlar duruyo, millet gelsin diye şov yapıyolar, içeri çekmeye çalışıyolar. ayrıca sabahları yaşlı kadınlar duruyormuş akşamlara taş kadınları koyuyolarmış.
bu duruma o kadar fazla üzüldüm ki, orada bütün gece bekleyen kadınlar. yani tabii bu türkiye'de daha kötü bi durumda amsterdam bunu turistleştirmiş ama bana turistleştirmiş olması bile rahatsız edici geldi.
şovlardaki vaziyetten hiç bahsetmiyorum bile. pahalı şovlara girersen daha fazla eğleniyolarmış gibi bi halleri var ama ucuzları içler acısı, kadın bi yandan saatine bakıyo falan da filan...
belki hayatımda ilk kez bi durumu bu kadar yakından gördüğüm için bu kadar etkiledi beni redlight district, belki bu durumda diğer ülkeler arasında en iyisi.
vidyo da burada buyrunuz
11 Mayıs 2012 Cuma
22 Nisan 2012 Pazar
11 Nisan 2012 Çarşamba
mikrodalga
22 Mart 2012 Perşembe
4 Mart 2012 Pazar
sevgili 16 yaşım
16 yaşındayken çıkıp ayrıldığımız erkek arkadaşım bana 'sana değer veren kalbimi skyim, göt' demişti.
ne kafalar ne kafalar.
16 yaşım dolu doluydu aslında; o zaman saçlarım daha lüle lüleydi. bi tane pembe üzeri beyaz benekli bantım vardı, hep onu takardım. ondan sonra bana bu lafı eden arkadaşımızın aldığı bir taç vardı bir süre onu kafamda bulundurdum.
16 yaş biraz takıntıyla doluydu. Mor bi pantolonum vardı, hep onu giyerdim. Hatta o kadar fazla seviyodum ki bi ton açık ve bi ton koyusunu da almıştım. Değiştirip değiştirip giyiyordum.
Yani aynı bant/taç, aynı pantolon, gül gibi geçiniyorduk.
Bişeylere bağlı kalma konusu müzikte de öyleydi; sevdiğim gruplar vardı, birinci sırada depeche mode geliyordu - hâlâ :)-, genel olarak ablamın da etkisiyle daha 80ler severdim.
16 yaşındaki mor takıntım hala devam ediyor evet, ama saçımı boyayacak kadar değil ! 17 yaşında saçımı mora boyattım, sonra bu boyalar turuncu oldu, 17m de saçlarımı aşırı kısa kestirdim, ve öss süreciyle depresyondan baya ciddi şişman bir kızcağız oldum. össden sonra da o kiloları verdim.
ama 16'mda verdiğim kararların hepsi bugünü oluşturdu.
16'mda tuttuğum günlükte her gün bir şeyler yazdım, çok düşündüm, o zaman insanlara aşırı değer vermeler, yanılamarın zirve yaptığı zamanlardı.
16'mda her kız gibiydim, fizikten kalmak üzereydim, hocama kek yapıp götürdüm, karneme 2 verdi.
16'mda ipodumu aldım, john lennon kabı vardı üzerinde, hala benimle.
16'mda yonjada shelan ve bebek okan'ı takip ediyordum. onları seviyordum.
16'mda her şey çok net sanıyordum, sevdiklerim/sevmediklerim.
sevgili 16 yaşım, ne güzeldin, ne temizdin. ama emin ol sevgili şimdiki selin sen daha güzelsin.
edit: bu yazıyı postladıktan bir dakika sonra lise arkadaşımdan kısa saçlı halimin fotoğrafı geldi :). benim blog yazmamla evrenin bana işaretleri arasındaki alakayı çözemedim.
9 Şubat 2012 Perşembe
tatilim bitiyoru
selam dostlar.
8 Şubat 2012 Çarşamba
1 Şubat 2012 Çarşamba
22 Ocak 2012 Pazar
facebook doğum günü kutlamaları içten değil
blogger güzel
az kişi var
bu aralar her şey sıkıcı
yediğim tatlılar aynı tadı vermiyor
en komik espri burun delikleriyle gülerek yapılanlar
insanların hırsı beni yordu
rüyalarıma çok korkunç insanlar giriyor
diziler bunaltıcı
insanlar çok konuşuyor
ben de konuşurdum - hevesimi kaçırdılar
sevmeyi severdim - çok sevene kadar
küçükken hayalini kurduğun her şey önüne geldiğinde bir bir mideni bulandırıyor.
bi de makarnadan yapılmış salıncakta sallanmak vardı; şimdi düşündüm pek iyi fikir değilmiş.
alegori
2011 benim bunu fark ettiğim senedir.
eskiden çoook eskiden çok severdim herkesleri; kimseler kırılmasın isterdim.
şimdilerde herkesin en küçük hareketi pıt diye batıyor.
eskiden gözüme sempatik gelen hareketler şimdi çok antipatik.
ya da ben baya sempatik olmayan bir insanım artık ?
-geçmiş- kelimesi eskiden özlemken artık kalp ağrısı.
özlemiyorum, sadece kalbim ağrıyor.
15 Ocak 2012 Pazar
11 Ocak 2012 Çarşamba
gökhan semiz
boat on the river kalmış aklımda; styx bağırırdı yaban ellerden
sonra graham nash dolanırdı hicazında bakırköy akşam üstlerinin
yusuf islam, cat stevenstı o zamanlar, tayyip kasımpaşada yancıydı masada
tek arzusu çift kaşarlı olmasıydı tostlarının
erol büyükburçtu kral, metin oktaydı; okan bayülgen değil
tupac daha vurulmamıştı sokağın ortasında
kırmızı balonları vardı ibonun, bodrumda otelleri değil
atilla atasoyun eczanesi viagra satmaya başlamamıştı daha örneğin
deniz seki bi güzel vokalistti daha yeni yetme
hep içimden bağırırdım ona bilmezdi; yapma diye bunları, gözünü yiyim etme
zeki müren bi asil dururdu paşa paşa kendi sahilinde
götü başı ayrı oynamazdı günün delikanlıları gibi orta yerde
mahalle ortası kalaycıları mırıldanırdı sokak arası nağmelerini
sözünü kesen bozacı amca olurdu en fazla, üçüncü sayfa kahramanları değil
duymaz uydurur şükran teyze oturaklı kadındı, buydu olayı
sabahları börek yapardı komşusunun oğluna kendi evladı olmadı diye
daha keşfetmemişti kadın programlarında figüran olmayı
kafiyeler aralarında bölünmemişti zengin – fakir diye
içimizden geldiği gibi yazardık şiirlerimizi
past time paradise coverlanmamıştı gangsta’s paradise diye
ceyar bi dizideki kötü adamdı, büyüyüp cem uzan olmamıştı daha
mahalle bakkalının önünde kaşar-ekmek-gazozun en güzel olduğu zamanlardı
kuuliçlerimiz vardı bizim; yarım ekmek arası salamilerimiz
daha ray sistemli gökdelenler yoktu; ya da ekran delen televoleler
tipitip güzel adamdı bozmadı hiç kendini mesela örümcek adam gibi
top gundaki asil çocuk daha ayda arsa almamıştı o zamanlar
reha ne güzeldi mesela o zamanlar atinadan bildirirken
savaş ay ne şık adamdı, michael jackson ne kada da siyah
ben ne günahsızdım mesela o zamanlar, rahibe teresa modeli
ama hatırlıyorum gün gibi; satmamıştım hayallerimi göt gibi
işte tam o zamanlar evimden biraz ilerde, boyu benden ilerde
bi kardeşim vardı bakırköy dükü, bağcılar kontu;
varoşun marilyn mansonu, bir kırık giresun şansonu
herkes james dean gibi ölemezdi ama
hiç birimiz istemezdik ki bu garip sonu
güzeldi o zamanlar güzel;
her şey onurluydu; her şey temiz
e normal tabii; ölmemişti ki daha gökhan semizedit: postladıktan 1 saniye sonra bugün gökhan semiz'in doğum günü olduğunu öğrendim.
3 Ocak 2012 Salı
dm
sanat benim içindir.
sen niye sanat yaparsın?
sanatçı nedir?
erdağ hoca geçen derste bunları sordu. o güne kadar neden sanatı hayatımda tuttuğumu, öğrenim bağbında bunu seçtiğimi çok basit bir şekilde düşünmüştüm; seviyordum.
peki... sevmek bir şeyi iş olarak yapmak için yeter mi?
bence yeter.
peki, tamam, seviyorsun, peki bu yaptığın işleri sen mi sevesin, toplum mu sevsin?
işte soru burda başlıyor. benim aldığım eğitim tamam, çok güzel, ama 'çaycı'ya değil belirli birkesime hitap edecek. bazen de 'çaycının' bile anlayacağı seviyde olacak.
sergilerim olacak belki. ya da belki yok yok tamamen reklam sektörü. e ama ben hani insanlara yararlı olacaktım? hani toplumun yararına da bir şeyler yapacaktım ? kendimi soyutlanmış hissediyorum.
benim için sanat hamilelik testini kana bulayıp üstüne peçeteler koyup fotoğraf çekmekten çok daha fazlası.
benim için sanat siyah iki kareden fazlası. eğer kareler, dörtgenlerse de bi sanatçının amacı ya Kandinsky gibi olacak, insanları rahatlatmak, ruha dokunmak, ya Malevich gibi olacak; yeni bir görsel dil yaratmak. amaçsız sanat sanat değil.
gürültü yaparım sanat değil diyense hiç sanatçı değil. ( madi clara okuyanlar bilir).
çok karışığım. neyse ben gidip biraz parçalanmış kurabiye çizeyim.
1 Ocak 2012 Pazar
2012
nereden geldi bu düşünce şimdi?
aslında her şey çok basitti. dün tuğçe'nin evine gittim. 7 kişilik mini bi ev partisiydi. normalde bi arkadaşımız daha vardı ama o son dakka tek başına girmek istediğine karar verdi :). neyse ben çok severim ev ortamlarını, dışarısı beni biraz korkutuyo.
neden korkutuyo? hemen özet.
geçen taksimden dönüyoduk 4 arkadaş; iki erkek iki kız. iki tane 20li yaşlarda 'insan' geldi, laf atmaya başladılar. neyse rahatsız ettiklerini, gitmemiz gerektiğini söyledik. devam ettiler. neyse arkadaşıma 'aaee manitaları almışsın yanıneaaa' derken, bi tanesi geldi koluma vurdu, biz de gittik hemen polise şikayet ettik. polis de sözde ilgileniyo, tamam dedi siz devam edin yolunuza biz ilgileniyoruz. tam meydana geldik gidicez. bi arkamı döndüm bunlar böyle koşarak geliyolar. bi tanesi elindeki şemsiyenin sapını kırmış arkadaşım daha olayların farkında değilken dan diye geçirdi kafasına. neyse devamı zaten kan dövüş. sonra polis geldi. bu ikisi demez mi biz bunlardan şikayetçiyiz diye?! ben kafayı yedim zaten. düştük karakol yollarına... ifade vermeye. başladı bunlar konuşmaya
- bu kızlar bize yavşadı, çocuklar çekemedi!!!
+yok olmadı...
-hıı o zaman bunlar geldiler bizden sigara istediler !!!
+biz sigara içmiyoruz?
- BU BENİM ANAMA KÜFRETTİ
falan filan böyle 2 saat bunların saçmalamalarını dinledik. sonra acile götürülen arkadaşımız geldi; polis de şikayetçi olursak bu işin uzayacağını ( en az 1.5 yıl) bi de bizim de kendimizi korumak adına bile olsa onlara vurduğumuz için haklı olmadığımızı söyledi. zaten bi polis gelmiş kadına çarpmış polis alkollüymüş vay halimize... neyse sabah 5te çıktık en sonunda ordan, arkadaşımızdan para almışlar zorla, meğersem normalde böyle durumlarda hastanelerin para almamaları gerekiyormuş. gittik hastaneye. of zaten bacağından vurulan mı dersin, kanlar sargılar, parayı da vermediler, pazartesi gelin dediler. sonra da gittik taksiye... bizim okula da aşırı fazla tutuyo bu taksimden. dedik abicim indirim yap.
- oo tamam binin yapmaz mıyım, 15 20 indiririz.
okula gelince :
- HEA 95ti 90 olsun.
neyse sonra sinir krizi minir krizi diğer gün ilkokuldan tiyatro izlemeye gelen çocukları karşılıycaktım, onlara şarkı listesi yaptım 2 saat sonrada kalkıp dans ettim falan...
neyse geri dönelim. zaten bu umutlar, yeni yıl meselesi de bu konuyla biraz alakalı. bu olaydan sonra düşündüm, ben o gece ölsem, başıma çok büyük bişi gelse, ne olacaktı ? daha yapmak istediğim zilyon tane şey, gitmek istediğim yerler, daha bissürü bissürüler vardı! ki ben yeni yıla güzel girerim, 2012 farklı olur kafasına teee kaç ay öncesinden girmiştim. neyse bu olay beni o kadar etkiledi ki yapmak istediğim şeyler için; belirli bir seneyi ya da haftayı, günü ( pazartesi :) ) beklemek değil anında davranmak gerektiğini kafamın kocaman bir köşesine oturdum. siz siz olun yeni yıla güvenip o popişleri yaymayın ! hemen yapmak istediğiniz şeylerin listesini yapıp harekete geçin :) bu blog burda manasız durmasın.
yeni gününüz kutlu mutlu huzurlu olsun !