19 Şubat 2011 Cumartesi

18 Şubat 2011 Cuma

İnsanların yüzleriyle seslerini eşleştirmem normalden daha sürdüğü zaman fark ediyorum; uzaklaşmışız. Bu sırada Çember'i izledim, şimdi de Aile Sırları var. Net.

14 Şubat 2011 Pazartesi

12 Şubat 2011 Cumartesi

es-es

Tatilimin 3 gününü eskişehirde geçirdim. Helinciğimin evinde. Bizi pek güzel, pek tatlı ağırladı. Perşembe akşamı 4 saatlik süren tren yolculuğumuzda 2 Ece kart oynayıp vagon gezerken, Helin ve Selin ikilisi film, müzik ve milleti gözlemlemeyi tercih etti (Ece bunu daha çok teknoloji tutsaklığı olarak yorumluyor). Yan sıramızda tekli sırada oturan kadın da bizi kesti tüm yol boyunca, son 15 dakikada da 'burası Eskişehir di mi?' tarzında bi soru sorarak kalbimdeki yerini daha da üstlere çıkardı. Neyse efendim trenimiz sonunda Eskişehir'e vardı, eve eşyaları bırakıp hemen gezmeye koyulduk o akşamdan. Saat 10-11 falan. Şimdi şöyle bi durum var; ben buraya gelmeden önce, öss'ye hazırlanırken falan Eskişehir için hep ' olm gençlerin şehri orası herkes genç' falan gibi efsaneler duymuştum, yalan değilmiş. Geziyoruz 'meydanda' herkes mi bizim yaşımızda olur arkadaş. Resmen +40 görünce insanlar dönüp bakıyor. O akşam mclerimizi çılgınlar gibi yedik, evimize geldik, biraz tv izledik ve diğer günün planını yaparaktan tatlı tatlı uyuduk.
Cuma günü ise saat 11 gibi kalkıp kahvaltı etmeye 'kiraz kahvaltı evi' ne gittik. Kendisi -bize göre- Eskişehir'in en iyi kahvaltı yeri. İki katlı, rengarenk koltuklu bir yer. Biz kaldığımız 3 gün boyunca hep aynı yerde oturup kahvaltı ettik. Ne kadar yemesek de menüsünde 'es-es tostu' bulundurmasıyla yine yüzümüzü güldürdü bu mekan.


Kahvaltımızı ettikten sonra yollara koyulduk. Karne günü olması nedeniyle bu sefer okullu gençler çoğunluktaydı. Cuma gününü 'gezelim, öğrenelim teması' olarak geçirmek istedik ve yolumuzu 'odunpazarı evlerine ve cam sanatları müzesine' yönlendirdik. Bol bol fotoğraf çektik, gezdik, gördük. Sonra Eskişehir'in lületaşı meşhurmuş, el sanatları hanedanlığı diye bir yer var, ordan da eşimize dostumuza hediyeler alarak çıktık.






'Devrim arabası' nerde, vardı öyle bişi dedi Helin; biz de onu bulmaya koyulduk. Arabayı ararken TCDD müzesini bulduk ve orayı gezdik, trenin planlanan yol üzerinde gidişatıyla ilgili bi maket yapılmış, onunla bi 15 dakika oynadıktan sonra, devrim arabasının olduğu yere geldik. Görevli bize ' Niye görmeye geldiniz yea?, bişi yok bi tek araba' dedi. Biz de 'mm araba var dediler geldik' diyerek arabayı gördük, görevlide bize 'bıktım valla bu arabadan duruyo burda tek başına' tarzında söylemlerde bulunarak kapıya kadar eşlik etti. Karnımız acıkmıştı, ne yemeliydik? Eskişehir'in en ünlü pizzacısı olan PİNO'ya gittik! Gerçi sadece pizza yapmıyormuş, ama o daha meşhurmuş. Helin'le ben pizza yerken Ece'ler marjinallik olsun diye hamburger yediler. Pizza güzeldi, hamburger kötüydü.

Devamında adalara gittik, gezdik gezdik. Ucuz olduğu için kırtasiyelere uğradık, okul için renkli renkli kalemler aldık. Bu dönem çok gazız ayıptır söylemesi. Sonra tatlı yedik, evimize döndük, Tv izledik ve uyuduk.
Cumartesi günü ise 'çiğböreği de güzel' denilen es-es'de bunu da denememiz lazım diyerek, çiğbörek evine gittik. Ama bana sorarsanız Bodrum Balmahmut çiğböreği daha güzel. Sonrasında kimse bowlingde iyi değil ama hadi gidelim diyerek Migros'un arkasında bowling oynamaya gittik, Ece Ç. hiç bilmiyorum dediği halde hepimize fark attı. Ben de ikinci oldum kehkeh :). Ece S. ise arada gaza geldi, Helin ise toplamda 10 tane devirdi galiba. (kıyamam). Sonra bir internet kafeye gidip yaklaşık 5 saat boyunca guitar hero oynadık. Ben hep vokal kalırken diğerleri kendi aralarında değiştirdiler. Sonra da evimize gelip oturduk. Saat geç oluyordu. Ece Ç. de duştan çıkmıştı. Efendim Eskişehir'in eğlence yeri olan 222'ye gitmeye karar verdik. Gittiğimizde saat 12'ye geliyordu. Böyle normal büyüklükte bi yer düşünün, standlar var, içeri girdiğinizde de herkes size bakıyor. En başta dj'imiz bilinmeyen mixler yapmış kendi kendine, onları çaldı. Sonra güzel müziklere geçtiler. Sonlara doğru da bi Türkçe bi yabancı çalıyodu. Biz giderken 'sen çok yaşa es es höö' diye hep bir ağızdan marş söylüyolardı. Orayla ilgili en çok dikkatimi çeken şey içkilerin -ne olursa olsun- 20 lira olması. Biz bunu gerçekten çok acı bir şekilde öğrendik. Büyük bir finansal kayıp sonucu ise, insanlarıyla -özellikle güvenlik görevlisi ya da motorcu gibi giyinmiş abazan abilerimiz- eğlendirdi bizi burası. Eve geri döndüğümüzde de hemen uykuya daldık, Ece S. bizimle gelmemişti, o diğer gün erken kalkıp bizi beklemiş garibim.


Pazar günü 2 Ece'nin de son günüydü, akşama doğru gideceklerdi. Yine biraz gezelim dedik, çıktık kahvaltımızı ettik, sonrasında da MAZLUMLAR' da Ece ve Helin su muhallebisi yediler. Hayatımda ben o kadar çirkin bi tatlı yemedim, sadece Ece beğendi zaten. Sebebi de kendisi harita dilli ondan efendim biz bilemeyiz tadını. Harita dil ne diyenlere de; Ece küçükken dili harita gibiymiş, annesi babası endişelenmiş, doktora gitmişler. Doktor; 'kızınız da harita dil var, bu dil tatları diğer herkesten daha iyi almasını sağlar ve kendisi ileride meslek olarak gurmeliği seçebilir' demiş. Ece de bu yüzden kimsenin beğenmediği yemeklere çok güzel diyor. Akşama doğru Eceleri uğurladık, Helin'le eve dönüp tatlıses tv izledik, bol bol konuştuk, yedik, uyuduk. Diğer gün de ben hızlı trenle Ankara'ya gittim.


Eskişehir Notlarım
-İnsanlar çok tatlı, yalnız küçük bir kız çocuğu tarafından tacize uğradık. (!)
-Gece sokaklarda dolaşmak güvenli, taksici abiler çok iyi
-Alışveriş merkezleri çok ucuz
-Adalar adlı yer çok güzel, çay içip oturmalık
-Hava inanılmaz soğuk ve çok esiyo
-Tramvayla her yere gitmek çok kolay
-Gençler için hakkaten güzel bi yer.
-Her yerde garip garip heykeller var
-Güldürmece Parkı çok korkunç bi yer kocaman bi Nasreddin Hoca var elinde baltalı, gece görünce korkunç olabiliyor.
-Hediyelik eşya satan yerlerdeki amcalar teyzeler biraz asi, ters ters cevaplar verebiliyolar. Cam sanatlarıyla ilgilenen bi amca sert bi şekilde bize ' Ben çay bardağı çalışmıyorum' dedi, orda olsaydınız siz de korkardınız.
- Etrafta garip uyarılar, notlar bulabilmeniz mümkün. Ben iki tanesinin fotoğrafını çektim. Bakınız:






Şimdilik böyle, ikinci kez gidilir mi? Gidilir. Helly'me çok teşekkürler.
insanlarla uzlaşmaya, bir çoğundan da uzaklaşmaya karar verdim. hayatımda aldığım en radikal karar olabilir.

-birkaçı hariç tabii..-

bir de şu 'meraklı' tarafım olmasa ben eminim şu an olduğumun 10 katı daha mutlu olucam, ama yok ya olmuyo, olmuyo işte.





11 Şubat 2011 Cuma

abi

Ortaokulda bi sınıf arkadaşımla şu an aynı okuldayım. Hatta bu blogu takip eden herkes onu da tanıyo. damla sağolsun facebook grubumuzda bu anıyı bana hatırlattı. Ben de sizlerle paylaşıyorum.

A: Müzik kolu olmak istiyorum.
B: Müzik aleti çalıyor musun?
A: Abim gitar çalıyor.


Bu kadar. Şimdi tüm gün buna gülücem izninizle. Görüşürüz.