26 Aralık 2011 Pazartesi

'o'

Birini seçmek ve onunla yaşamaktan ibaret kaldı aşk. Artık kimse kimse için dağlar aşmıyor, ırmaklar geçmiyor, diyar diyar gezmiyor. Mecnun bütün çölleri tüketmiş, kimseye çöl kalmamış yeryüzünde. Kurumuş vahalarda seraplar bitmiş. O olmazsa öteki ,o olmazsa bu, o olmazsa şu... Fark etmez, fark etmez. İlle de o. Yalnızca o. O, O, O,O diyen kalmadı. Kimse kimsenin o'su değil. Artık değil.

Mungan, Kırk Oda.


(İpek'ten)

4 Aralık 2011 Pazar

topuklu, minili, ukranyalı erkekler !

geçen oda arkadaşım buse yazın gittiği yaz okulunda tanıştığı ukranyalı arkadaşının izlettiği bi klibi izletti bana. klibin sahibi rus grup, 4 tane aşırı kaslı, çılgın fizikli topuklularla dans eden, yeri geldi mi etek giyen erkeklerden oluşuyor.

öncelikle cesaretlerine hayran kaldım, onun dışında ülke tarafından çok büyük bi oranda sevilmeleri ise takdir edilecek bir durum.

bir de o nasıl danstır arkadaş? o nasıl bacak oynatmadır?

kıskandım biraz. çok az.


burdan merak ettim ben de yeaa diyenler için :



bu şarkıyı beğendim.

ikincisi ise nasıl dans ettiklerini göstermek açısından bi açılışta:




üçüncüde de abilerimizin kas şovu :

29 Kasım 2011 Salı

19 Kasım 2011 Cumartesi

şükretmek

çok zamanlar oluyo bunaldığım, ödevlerden, portfolyo hazırlamaktan sıkıldığım.
şimdi de pazartesi sabahına 'aslında her şey yokluktan geliyor hepsi birbirinin kopyası' temalı 50 sayfalık bi yazı bi de 200 sayfalık ekstra sanat tarihi okuması bitirmem gerekiyor. neyse kendi kendime saydırırken aslında ne kadar güzel iyi bi hayatım olduğu aklıma geldi bunları gördükçe...





şükretmek lazım, yaşadığımız sorunları büyütmemek lazım...

stop me

the smiths' e olan sevgim çok fazla. bu şarkılarını da çook severim. morrissey'imin sesindeki o yumuşaklık, o tatlılık başka kimsede yok.



neyse, ama coverları da sevmeyen bir insan değilim. bazı coverler orjinallerinden daha iyi oluyo, bazıları daha kötü. bazılarınınsa - ki bu en sevdiklerim- ikisi de çok güzel oluyo.



mark ransonu çok seviyorum zaten. başarılı bi adam. çok da tatlı :).

keyifle dinleyin.

27 Ekim 2011 Perşembe

cicikuş


selamlar!
cicikuş ağzı diye bişi var!
cicikuş nedir?

cicikuş aslında muhabbet kuşlarına öğretilen bir söz olup, muhabbet kuşları tarafından sahibi onu severken, eve misafir geldiğinde, kafesinde otururken söylediği söz öbeğidir.
cicikuş cicikuş dedikten sonra mçkmçkççkçkk derler ve biz de çok mutlu oluruz.

bugün sanat tarihi dersinde fark ettim ve şok oldum. CİCİKUŞ AĞZI İNSANLARDA DA VAR !!!! artık etrafınıza daha dikkatli bakmanızı istiyorum. etrafınızdaki cicikuş ağızlıları bulun ve onlar konuşurken ağızlarına bakın, PİŞMAN OLMAYACAKSINIZ.

cicikuş ağzına sahip olanların ağzı küçüktür, büyük olsa bile konuşurken ağızlarını küçültürler, kelimeler tek bir oval oluşumdan çıkar ve ses tonu genellikle kısık ama çok net duyulabilir.

etrafınızdaki cicikuşları sevin.
cicikuş
cicikuş
mçk
mçk

i follow rivers

selamlar!
geçen bi tweet okudum: 'arkadeaşlar blogunuza şarkı sözü paylaşıp şarkı yazınca blog yazmış olmuyosunuz OKS?' diye. burdan tweet sahibine gelsin; ben bu şarkıyı çok sevdim, özellikle bu remixini. bi de bu the magicianı dogzstarda izlemiştim, baya iyi. ayrıca dogzstara gittiğime göre galiba hipster oluyorum. bu da başka bi konu. neyse sıcağı sıcağına şarkımız :





oh i ask you: why not always?

18 Ekim 2011 Salı

i dont wanna be 'the guy'

selamlar.
bir an önce kurtulmak istediğim bir özelliğim var bu aralar : gülmek !
şöyle oluyor:
artık baya baya VA dersleri aldığım için sınıfımdaki insanların yüzde 80i FREAK. yani nasıl anlatsam bilemiyorum, sürekli SANAT hakkında eli yüzü buruşturup konuşmak mı desem, her şeyi sorup not almalar mı, kendine o güvenmeler mi, SANAT HAKKINDA HER ŞEYİ BİLİYORUMSSSS lar mı... hepsi o kadar komikki. bi de tipleri görseniz. hea şimdi diyceksiniz ki selincim demekki sen de öylesin aa ne ayıp önce kendi tipine bak. olabilir. benim freakliğimin ne olduğunu da zaten fark ettim.
sınıfta SANAT hakkında konuşmalar olurken insanların tipine bakıp HAHAHAHAHAHA diye gülüyorum . .
ama gerçekten gülüyorum . . .
bu da benmişim.
en kısa zamanda 'aslında ben de herkes gibiyim' olmak için elimden ne gerekiyorsa yapacağım. ya da tam tersine I THINK ART IS ABOUT BEAUTY diye çalışmaların başında yorum yapıcam.

zaman göstericek ...
ONLYYYYYYYY TIMEEEE

2 Ekim 2011 Pazar

sokağa atılan köpekler

beddua okumayı hiç sevmem ama bazı insanlar gerçekten çok hak ediyor.
şimdi nerden geldik bu konuya derseniz; tam olarak ne kadar hayvanseverim bilinmese de ben köpekleri çok severim. kedileri de sevmeye başladım. ama en sevdiğim hayvan ne derseniz; balık. ikincisi de kuş. NEYSE KONUDAN SAPMAYALIM.... bu aralar bunu çok sık duymaya başladığım için sizinle paylaşmak istedim. konuda yaşlandı diye bırakılan köpekler. tanıdığım biri 15 yıllık köpeğini artık yaşlandı diye sokağa atmış. neymiş artık çok yaşlıymış artık evde olmasına gerek yokmuş. HEM DE EVİ BAHÇELİYMİŞ..... başka bir tanıdığımda yeni aldığı yavru köpeği ayda 700 dolardan fazla harcama yaptırıyor diye terk etmiş........ ARKADAŞIM BUNA NASIL CAN DAYANIR... SEN O KÖPEĞİ NİYE ALIYOSUN O ZAMAN BEN DE ONU ANLAMIYORUM ALMA BAKMA O ZAMAN ONU EVE ALDIĞIN ZAMAN ZATEN O SENİN BAKMAN GEREKEN CANINDAN Bİ PARÇA OLUYO BAKAMİCAKSAN HİÇ ALMA.
GERİZEKALILAR


neyse bu konuda gerçekten çok sinirliyim kusura bakmayın. bi de 700 dolardan fazla harcattı şerefsiz demiş; KİM ŞEREFSİZ ACABA

29 Eylül 2011 Perşembe

what everybody knows?

everybody talking to their pockets
everybody wants a box of chocolates
and a long stem rose
everybody knows

everybody knows that you love me baby
everybody knows that you really do
everybody knows that you've been faithful
ah give or take a night or two
everybody knows you've been discreet
but there were so many people you just had to meet
without your clothes
and everybody knows


25 Eylül 2011 Pazar

201

ay merhabalar.
çok heycanlıyım.
yarın ilk bölüm derslerime giricem.
va 215 dersim iki hafta boyunca yok; o yüzden add drop döneminde zaten ay ben beğenmedim bunun yerine şunu alayım gibi bir şansımız yok. hocacığımız research travel yapıyor-muş. ama kendisinin attığı ders programını görseniz; eyvahlar olsun dersiniz. bazı derslere çift attendance koymuş, o dersi kaçırırsan 2 attendance'ın gidiyo ve toplamda 4 attendance eksiği dersi f'letiyor... biraz zor olacak gibi. bi de ders programına bakarken birden şunu gördüm ve dumur oldum:


Havıç. Feminist. Ehe.

neyse işte bi de va 201, va 203 var... özellikle 201'den fena korkuyorum, bakalım omurganın başlangıcı bbıdıbıdı. küçük heyecanlar, mutluluklar, kalpler, bulutlar.
bi de hart aldım, history of art, ayriyetten de italyanca 101. italyanca aşk başkadır diye bi film vardı bi de, ne güzeldi. kuaföre özellikle saçını sevsin diye gelmeler falan.

neyse konumuza geri dönelim.
ben bu dönem için baya heycanlıyım.
baya baya.
bugün de derslerden önceki son gecem. yarın dersim 2.40'ta başlıyo be. 8.40 değil. bir fresh'in isyanıdır bu. :)
neyse bi de bugün all cip açılış vardı, sucuk ekmek yedik, artık YİNE midememi dokunduysa noldu, bir ateşler iniyor çıkıyor sevgili blog takipcilerim. zaten benim hastalıklarımdan baydınız biliyorum, ama yine de söyleyeyim dedim.

bu arada en ciks yurtta kalıyoruz, 1.kat ve direkt giriş. ayrıca b6 yurdunu çok seviyorum. b6 yurdu hep çok güzel kokar. birazcık ses oluyo ama buse ve ben POFFUUUR POFFUUUR uyuduğumuz için öyle çoook büyük bi problem değil gibi.

o zaman ben yavaştan yatayım.

allah zihin açıklığı versin





diyelim mi ?

23 Eylül 2011 Cuma

L for losers

hellö
çok hastayım.
yola çıktım, arkadaşımla buluşmaya. dolmuş için bozuk param yoktu. bakkala girdim 'bi su' istedim. 50 lira verdim, 'ben bunu alamam DA, nasıl boziyim DA' dedi. başka bi bakkala gittim. bisürrü saçma sapan şey aldım, boşuna paramı harcadım. dolmuş beni uzaktan gördü, beni bekledi. her şeyin düzeleceğini sanıyordum.
dolmuşta yanımdaki kadın ben öksürürken ve ağzım açık eblek eblek etrafa bakarken beni kınadı, beni baya kesti ve sonunda yanımdan kalktı, diğer en uca geçti. çok kötü hissettim.



neyse yol devam ederken önümdeki adam da parayı elimden almak istemedi. bunlarla yaşayabileceğimi sanarken tam dolmuştan inerken, her zamanki gibi, yere kapaklandım. toplanmaya çalışıyordum. çantamı yerden aldım.

ve birden arkada şu müzik çalmaya başladı ;

18 Eylül 2011 Pazar

21 Ağustos 2011 Pazar

ŞŞ

ÇOK GÜZEL YAZILAR YAZCAM SİZE. ŞŞ.
JUST WAIT
JUST WAIT
JUST WAIT 2 THE CUCUMAN
-COME 4 U-








17 Ağustos 2011 Çarşamba

14 Ağustos 2011 Pazar

swtDhO on Make A Gif, Animated Gifs
make animated gifs like this at MakeAGif

10 Ağustos 2011 Çarşamba

YANİ, BENCE.

Selamlar,
Bana çok garip bir his geldi blogumla ilgili. Bunu her blog kullanıcısı yaşıyor galiba zaman zaman. Eski yazılarıma baktım, ne güzel uzun uzun yazarmışım. Peki ya şimdi? Peki ya ŞİMDİ HIĞ? Şimdi pek bir şey yapmadan böyle arada foto paylaşıyorum, gizemli takılıyorum. Artık bu gizemden çıkmanın vakti geldi! Şimdi sizlere bu aralarki durumlardan, bakış açılarımdan bahsedeyim. Bu durumlarda tamamen internetteki şeyleri okuyup okuyup kendimce 'hayıer bence böyle, aa olur mu öyle!!!' demelerimden fazlası değildir. (Evet yaz okulundayım, Bodrum'a gitmedim, tüm gün internetteyim, tamam şş).

Neyse birincisi kızların kısa saçlı ve sakallı erkek çok yakışıklıdır tribi.

Kim çıkardı arkadaşım bunu? Sakal dediğin batar, ayrıca kısa saçın yakıştığı var yakışmadığı var. Evet uzun saç belirli bir yerden sonra BENCE erkeklere baya yakışmıyor ama, her erkeğe de böyle demek. 'Erkek dediğin kısa saçlı olacak, sakallı olacak, benim olacak' tripleri nerden çıktı, çok fazla Ezel izledik valla toplum olarak, valla ondan.

İkinci durum ise 5 kilo kızların şişman olsaydım ölürdüm tribi.

Şaka gibi geliyor ama takip ettiğim kızların hepsi böyle şeyler yazıyor arkadaş. Geçen bi kızda gördüm işte hayatımdaki en kötü şey herhalde 'sarışın olmam ve şişman olmam olurdu' tarzı cümleler; üzüldüm. Bir arkadaşımda yoldan geçen bulumik kızları beğeniyor buna da çok üzülüyorum. Tamam obez olmamak için bir şeyler yapmak çok güzel ama, şişkolara ne laf atıyosunuz olum? 2 sene önce ben de baya kiloluyken böyle yapan şahıslar gördükçe üzülür, içime kapanırdım. Yapmayın, yaptırmayın.

Üçüncü durum çok havalı müzik dinleyenlerin Serdar Ortaç'a laf atmaları.

YETER. kardeşim kaç sene oldu. Her sene 'arkadaşlar kaçın Serdar Ortaç albüm çıkarıyo böböböbö'... Sıkılmadınız mı? Ben çok sıkıldım. Hepimiz Serdar Ortaç'ın şarkılarını ezbere biliyoruz, ayrıca adam kendi çapında başarılı biri. 4 sene önce arkadaşım beni bi' konserine götürmüştü, konseri de baya fena değil, eğlendiriyor. Sevmeyebilirsiniz ama bu şakalar komiklikler çok baydı.

Bi de her dönem neden bi aşk filmi çıkmak zorunda ve biz o filmin sözlerini her yere yazmalıyız? Neden yapıyoruz bunu? Eylül Akşamı'nı yazmayla başlayan, en azından benim dikkatimi çeken bu durum şu sıralar BANA KİMSEYİ SEVME HAKKINI VERMEDİLER BENDE İNCİR REÇELİNİ SEVDİM :( ile devam ediyor. Selvi Boylum, Al Yazmalım var, onu tavsiye ederim.


Şimdilik eleştirdiğim şeyler bunlar. Siz de beni eleştirebilirsiniz. Yazımın ikinci maddesine uygun, şarkı Miss Platnum'dan geliyor :

8 Ağustos 2011 Pazartesi

öz

kitap okumayı
bodrumu
denizi
depeche mode dinlemeyi
koşmayı
sarılmayı
annemi
şarkı sözlerini değiştirip söylemeyi
günlük yazmayı
eski günlüklerimi okumayı
eski fotoğraflara bakmayı
temizliği
güzel insanları
selimcanı
temmuzu
doğum günü heycanını
parfüm kokumu
hansel'le eleştirmeyi
2'lere kadar kayıtsız uyumamı
sims 3'ü
dedikoduyu
kfc'i
babam'ın teknolojisini
tiyatroyu
taytlarımı
puding diplerini
13 yaşımı
pıtırcığı
1 kelime 1 işlemi
turuncu nikolodiyonumu
çamlık çocuklarını
alt kattaki deli komşumuzu
icq hesabımı



ledim.

3 Ağustos 2011 Çarşamba

mavi

gidesim var.
çok uzağa.

2 Ağustos 2011 Salı

26 Temmuz 2011 Salı

selin beYendi

calvin harris'i görmeye gittiğim parkormanda öncesinde çıkan kraak & smaak'i çok beYendim, canlı performansları başarılı ötesi, paylaştığım şarkı ise kulağımda kalanlardan.




alttakini de canlı versiyonunu daha çok sevdim orj'den, o yüzden bi tane konserlerinden paylaşalım.

25 Temmuz 2011 Pazartesi

22 Temmuz 2011 Cuma

19 Temmuz 2011 Salı

14 Temmuz 2011 Perşembe

8 Temmuz 2011 Cuma

senin verdiğin değeri sana veremeyecek insanlar hayatından bir bir çıkıp gidiyor ya; bu dünyanın en güzel duygusu gibi.

4 Temmuz 2011 Pazartesi

kalbim.

17 Haziran 2011 Cuma

19 Mayıs 2011 Perşembe

ego ego ego

'sana yakın olmak allaha yakın olmak gibi bir şey'
'seni görünce bana bir mutluluk geliyor'
böyle laflarla gelin canımı yiyin.


ama yok efendim.
İYİ MİSİN YA NOLDU
AA NOLDU SELİNCİM NEYİN VAR
HALSİZ GİBİSİN
arkadaşlarım; sürekli böyle derseniz ben size sinir olurum. bi oturalım konuşalım öyle diyin, ne bu ilk gördüğünüz dakkadan böyle cümleler?
neyse bugün şu en üstteki iki cümleyi duydum, çok sevindim canlarım. ben de sizi seviyorum ^^

HADİ BİRBİRİMİZİ SEVELİM !!11!!!

1 Mayıs 2011 Pazar

biraz apaçi mi oldum ne

  • Babam: Selin senden bişi istiycem
  • Selin: De bakalım
  • Babam: Bak bi şarkı var bana indirsene zil sesi yapcam. DIRI DIRI DIRI DIRI DIRI DIRI.
  • Annem: Apaçi müziği diyör.

25 Nisan 2011 Pazartesi

maykıııııl

çocuk kalbi




yapmam gereken tonlarca şey var, ama ben sizlerle şu anki duygu ve düşüncelerimi paylaşmak için buradayım. içimde çok güzel hisler var bu aralar, böyle pır pır. olympostan döndüm, 32 diş etrafta dolaşmaktayım ve mutluyum a dostlar. gittiğim ilkokuldaki çocuklar bana bissürü mektup yazmışlar, bence dünyadaki en güzel mutluluk küçük bi çocuğun sana mektup yazması, o kadar saf ve güzel o kadar içten ki. hakan 'selena abla' demiş, cabir 'bizi dışarı oynamaya çıkarırsan çook sevinirim, öğretmenimiz bize çok kötü davranıyo, arkadaşlarım arasında bana en iyi davranan sensin' demiş, gel de duygulanma. geçen hafta şiddetle ilgili bi çalışma yaptık, bi elin beş parmağına bu yaşına kadar hayatında şiddet gördüğün insanların adlarını yazıyosun, hepsinin en üzün parmağında 'öğretmen' yazıyo. zaten bu girdiğim sınıfta toplamda 4 adet sopa var. böyle şeyler görünce kafayı yiyosun ama işte onların da bizimle geçirdiği saat 'mutluluk saati'ymiş öyle demiş havva da :).

ceren: 'benim 2 tane kardeşim vardı, bi kız bi erkek, ikisi de öldü, keşke sizin gibi abla ve abilerim olsa' demiş.

keşke benim de ceren, onur, nurcan gibi zilyon tane kardeşim olsa :)

sevmekten öte.

yirim.

22 Nisan 2011 Cuma

heyyo

bloglar geri gelmiş.
bütün dünya buna inansa
bir inansa
hayat bayram olsa

5 Mart 2011 Cumartesi

asi

evden bloguma girebildim, sevindim.
babam geldi.
mis.

19 Şubat 2011 Cumartesi

18 Şubat 2011 Cuma

İnsanların yüzleriyle seslerini eşleştirmem normalden daha sürdüğü zaman fark ediyorum; uzaklaşmışız. Bu sırada Çember'i izledim, şimdi de Aile Sırları var. Net.

14 Şubat 2011 Pazartesi

12 Şubat 2011 Cumartesi

es-es

Tatilimin 3 gününü eskişehirde geçirdim. Helinciğimin evinde. Bizi pek güzel, pek tatlı ağırladı. Perşembe akşamı 4 saatlik süren tren yolculuğumuzda 2 Ece kart oynayıp vagon gezerken, Helin ve Selin ikilisi film, müzik ve milleti gözlemlemeyi tercih etti (Ece bunu daha çok teknoloji tutsaklığı olarak yorumluyor). Yan sıramızda tekli sırada oturan kadın da bizi kesti tüm yol boyunca, son 15 dakikada da 'burası Eskişehir di mi?' tarzında bi soru sorarak kalbimdeki yerini daha da üstlere çıkardı. Neyse efendim trenimiz sonunda Eskişehir'e vardı, eve eşyaları bırakıp hemen gezmeye koyulduk o akşamdan. Saat 10-11 falan. Şimdi şöyle bi durum var; ben buraya gelmeden önce, öss'ye hazırlanırken falan Eskişehir için hep ' olm gençlerin şehri orası herkes genç' falan gibi efsaneler duymuştum, yalan değilmiş. Geziyoruz 'meydanda' herkes mi bizim yaşımızda olur arkadaş. Resmen +40 görünce insanlar dönüp bakıyor. O akşam mclerimizi çılgınlar gibi yedik, evimize geldik, biraz tv izledik ve diğer günün planını yaparaktan tatlı tatlı uyuduk.
Cuma günü ise saat 11 gibi kalkıp kahvaltı etmeye 'kiraz kahvaltı evi' ne gittik. Kendisi -bize göre- Eskişehir'in en iyi kahvaltı yeri. İki katlı, rengarenk koltuklu bir yer. Biz kaldığımız 3 gün boyunca hep aynı yerde oturup kahvaltı ettik. Ne kadar yemesek de menüsünde 'es-es tostu' bulundurmasıyla yine yüzümüzü güldürdü bu mekan.


Kahvaltımızı ettikten sonra yollara koyulduk. Karne günü olması nedeniyle bu sefer okullu gençler çoğunluktaydı. Cuma gününü 'gezelim, öğrenelim teması' olarak geçirmek istedik ve yolumuzu 'odunpazarı evlerine ve cam sanatları müzesine' yönlendirdik. Bol bol fotoğraf çektik, gezdik, gördük. Sonra Eskişehir'in lületaşı meşhurmuş, el sanatları hanedanlığı diye bir yer var, ordan da eşimize dostumuza hediyeler alarak çıktık.






'Devrim arabası' nerde, vardı öyle bişi dedi Helin; biz de onu bulmaya koyulduk. Arabayı ararken TCDD müzesini bulduk ve orayı gezdik, trenin planlanan yol üzerinde gidişatıyla ilgili bi maket yapılmış, onunla bi 15 dakika oynadıktan sonra, devrim arabasının olduğu yere geldik. Görevli bize ' Niye görmeye geldiniz yea?, bişi yok bi tek araba' dedi. Biz de 'mm araba var dediler geldik' diyerek arabayı gördük, görevlide bize 'bıktım valla bu arabadan duruyo burda tek başına' tarzında söylemlerde bulunarak kapıya kadar eşlik etti. Karnımız acıkmıştı, ne yemeliydik? Eskişehir'in en ünlü pizzacısı olan PİNO'ya gittik! Gerçi sadece pizza yapmıyormuş, ama o daha meşhurmuş. Helin'le ben pizza yerken Ece'ler marjinallik olsun diye hamburger yediler. Pizza güzeldi, hamburger kötüydü.

Devamında adalara gittik, gezdik gezdik. Ucuz olduğu için kırtasiyelere uğradık, okul için renkli renkli kalemler aldık. Bu dönem çok gazız ayıptır söylemesi. Sonra tatlı yedik, evimize döndük, Tv izledik ve uyuduk.
Cumartesi günü ise 'çiğböreği de güzel' denilen es-es'de bunu da denememiz lazım diyerek, çiğbörek evine gittik. Ama bana sorarsanız Bodrum Balmahmut çiğböreği daha güzel. Sonrasında kimse bowlingde iyi değil ama hadi gidelim diyerek Migros'un arkasında bowling oynamaya gittik, Ece Ç. hiç bilmiyorum dediği halde hepimize fark attı. Ben de ikinci oldum kehkeh :). Ece S. ise arada gaza geldi, Helin ise toplamda 10 tane devirdi galiba. (kıyamam). Sonra bir internet kafeye gidip yaklaşık 5 saat boyunca guitar hero oynadık. Ben hep vokal kalırken diğerleri kendi aralarında değiştirdiler. Sonra da evimize gelip oturduk. Saat geç oluyordu. Ece Ç. de duştan çıkmıştı. Efendim Eskişehir'in eğlence yeri olan 222'ye gitmeye karar verdik. Gittiğimizde saat 12'ye geliyordu. Böyle normal büyüklükte bi yer düşünün, standlar var, içeri girdiğinizde de herkes size bakıyor. En başta dj'imiz bilinmeyen mixler yapmış kendi kendine, onları çaldı. Sonra güzel müziklere geçtiler. Sonlara doğru da bi Türkçe bi yabancı çalıyodu. Biz giderken 'sen çok yaşa es es höö' diye hep bir ağızdan marş söylüyolardı. Orayla ilgili en çok dikkatimi çeken şey içkilerin -ne olursa olsun- 20 lira olması. Biz bunu gerçekten çok acı bir şekilde öğrendik. Büyük bir finansal kayıp sonucu ise, insanlarıyla -özellikle güvenlik görevlisi ya da motorcu gibi giyinmiş abazan abilerimiz- eğlendirdi bizi burası. Eve geri döndüğümüzde de hemen uykuya daldık, Ece S. bizimle gelmemişti, o diğer gün erken kalkıp bizi beklemiş garibim.


Pazar günü 2 Ece'nin de son günüydü, akşama doğru gideceklerdi. Yine biraz gezelim dedik, çıktık kahvaltımızı ettik, sonrasında da MAZLUMLAR' da Ece ve Helin su muhallebisi yediler. Hayatımda ben o kadar çirkin bi tatlı yemedim, sadece Ece beğendi zaten. Sebebi de kendisi harita dilli ondan efendim biz bilemeyiz tadını. Harita dil ne diyenlere de; Ece küçükken dili harita gibiymiş, annesi babası endişelenmiş, doktora gitmişler. Doktor; 'kızınız da harita dil var, bu dil tatları diğer herkesten daha iyi almasını sağlar ve kendisi ileride meslek olarak gurmeliği seçebilir' demiş. Ece de bu yüzden kimsenin beğenmediği yemeklere çok güzel diyor. Akşama doğru Eceleri uğurladık, Helin'le eve dönüp tatlıses tv izledik, bol bol konuştuk, yedik, uyuduk. Diğer gün de ben hızlı trenle Ankara'ya gittim.


Eskişehir Notlarım
-İnsanlar çok tatlı, yalnız küçük bir kız çocuğu tarafından tacize uğradık. (!)
-Gece sokaklarda dolaşmak güvenli, taksici abiler çok iyi
-Alışveriş merkezleri çok ucuz
-Adalar adlı yer çok güzel, çay içip oturmalık
-Hava inanılmaz soğuk ve çok esiyo
-Tramvayla her yere gitmek çok kolay
-Gençler için hakkaten güzel bi yer.
-Her yerde garip garip heykeller var
-Güldürmece Parkı çok korkunç bi yer kocaman bi Nasreddin Hoca var elinde baltalı, gece görünce korkunç olabiliyor.
-Hediyelik eşya satan yerlerdeki amcalar teyzeler biraz asi, ters ters cevaplar verebiliyolar. Cam sanatlarıyla ilgilenen bi amca sert bi şekilde bize ' Ben çay bardağı çalışmıyorum' dedi, orda olsaydınız siz de korkardınız.
- Etrafta garip uyarılar, notlar bulabilmeniz mümkün. Ben iki tanesinin fotoğrafını çektim. Bakınız:






Şimdilik böyle, ikinci kez gidilir mi? Gidilir. Helly'me çok teşekkürler.
insanlarla uzlaşmaya, bir çoğundan da uzaklaşmaya karar verdim. hayatımda aldığım en radikal karar olabilir.

-birkaçı hariç tabii..-

bir de şu 'meraklı' tarafım olmasa ben eminim şu an olduğumun 10 katı daha mutlu olucam, ama yok ya olmuyo, olmuyo işte.





11 Şubat 2011 Cuma

abi

Ortaokulda bi sınıf arkadaşımla şu an aynı okuldayım. Hatta bu blogu takip eden herkes onu da tanıyo. damla sağolsun facebook grubumuzda bu anıyı bana hatırlattı. Ben de sizlerle paylaşıyorum.

A: Müzik kolu olmak istiyorum.
B: Müzik aleti çalıyor musun?
A: Abim gitar çalıyor.


Bu kadar. Şimdi tüm gün buna gülücem izninizle. Görüşürüz.

22 Ocak 2011 Cumartesi

tatil

Her ne kadar başlamamış gibi hissetsem de tatilim başladı. Fİnaller döneminde ders çalışırken ekstradan yaptığım bir şey ise 'tatilde çok gezmeliyim' şeklinde Gizem ve Damla'yı Kapadokya turu oley diye kitlerken fark ettim ki biz hiç bir şekilde hiç bir şey yapmadık ve şu an hepimiz evde oturuyoruz. Tatilde yan flüte devam etmemi öneren annemse benim tüm gün uyumam konusunda henüz sesini çıkarmadı. Babamın gelmesi de ertelendi. Pek muhteşem bir tatil başlangıcı değil yani.

Bunun dışında vücudumun her olaya bu kadar çabuk tepki vermesi beni çok şaşırtıyor. Yahu sevgili dudak; bir gün gerildim diye hemen uçuklamak zorunda mısın? Nedir yani olayın? Küçük bir Banu Alkan gibi evin içinde dolaşıyorum.Bir halsizlik bir sıkıntı.

İki dersten kalıcam herhalde. Ha ama bunun için NS asistanımla konuşmaya gittiğimde asistanların sınav itirazlarına bakıp güldüklerini gördüm, içim kan ağladı. Sizin kadar yetenekli değiliz tamam sevgili asistanlar. Pek sevdiğim asistanım da 'kıytırık sınav' demiş son final sınavımıza, sevgili asistanım ben o sınavdan 29 aldım ya biliyo musun?:( Neyse benim hala umudum var. Diğer kalacağım dersin sınavında da ikinci dönem o dersi alırken nasıl bayık bir dönem geçireceğimi düşündüm. Artık Ekin, Murat, Tuğçe ben amfilere gideriz falan, ne biliyim öyle bir değişik kafalar bir bişiler...

Yaz okulu olabilir tabiiii hı hı diye konuşsam da ben yaz okuluna baya kalmak istemiyorum arkadaş. Bence onun yerine ailemle falan olabilirim ne biliyim arkadaşlarımla. Öyle yani. Ama kalıcam herhalde, ne biliyim Ece Helin falan da olur belki. Eyleniriz...

Şu an Öğretmen Kemal'i izliyorum. Nasıl saran bir dizi bu peki? Daha önce de demiştim, bildiğin açtığın anda 2 saat kitliyo. Eve geldiğimde tek takip ettiğim dizi resmen. Ama Arka Sıradakilerle aynı... Bi de Pamir orda oynayan bi çocuğun aynısı tanıyan izlesin, uzun boylu olan.



Tatil hepinizin yüzünü gülmekten böyle gözlerini kıstırtsın inşallah, its like a curtain on their eyes maşallah.

8 Ocak 2011 Cumartesi

5 Ocak 2011 Çarşamba

stripped

çok olmuş dinlemeyeli, güzelliğini unutmuşum.

4 Ocak 2011 Salı

kylowhere

Bu kadar saçma sapan işlerin, finallerin, iki dersten kalma tehlikemin arasında nedense bende her şey çok güzel olacakmış gibi bir his var, ya da uykudan yeni uyandım onun tatlı mutluluğu var, bilemedim, ama böyle her şey pembe gibi pamuk gibi. Son 1 aydır oda arkadaşımla sürekli yemek yiyoruz, ve ben bunu dün -adı lazım değil- bi kızın fotoğrafına bakarken fark ettim. Ama kız benle baya alakasız bildiğin. kıza bakıp ben son zamanlarda çok yiyorum dedim. (dipnot: kız zayıf değil) yılbaşına çok sevdiğim, tanımadığım, bi de beni facebookundan silen insanlarla girdim. Ama yılbaşından sonra tekrar facebooka eklediler beni. Galiba yine arkadaşız. annem fasıla gitti arkadaşlarıyla, ablam da benim evin yakınında bi yerde bi ev partisindeydi, babamı bilmiyorum. gelince sorucam. son dakika haberi kendileri belki de 23 şubatta buralara gelmeyi planlıyorlarmış. Gözünü seveyim 23. Bu arada ben bu finallerin arasında CIP hatay kendini keşfete başvuru yaptım. Şu an aklıma geldi bi de yaptığım, böyle o an formu doldurup kapamıştım çünkü, 7sinde belli oluyomuş o da. Hadi bakalım. Şu an önümde kitaplar duruyor, canım nedense dışarı çıkıp yürümek istedi sadece. bu sabah uzun süredir hasta olmadığımı düşündüm, genellikle 2 haftada 1 hasta olurum çünkü. Tü tü tü. Keşke spora devam etsem, dün Tuğçe'yle konuştuk biz bu dönem bir kere bile spora gitmedik. Peki ne yaptın diye sorarlar, onunda cevabını veriyim; hiç. Kendimi bu kadar sosyal hayattan soyutladım ama bunun bana ve akademik hayatıma bir getirisi olmadı, lakin notlarım pek iç açıcı değil. Aramızda kalsın ama bunlar, babama telefonda derslerim geayet iyi dedim. Neyse şimdi vicdan azabından ölmeden, gidip essayime çalışayım. Görüşürüz.


Bi de kilo falan dedik ya kylo where diye bi ürün vardı, noldu ona ? dünyanın en komik ismi çünkü.

1 Ocak 2011 Cumartesi

free

family portrait


Necla- yengem
Hansel- ablam
Selmin- annemin liseden arkadaşı
Vedat- dayım
Şevkiye- anneannem